kısa
İntihar münhalleri ile başladım ben yazarlığa… Gerçekle yüzleş, yerden şemsiye yağar masum yağmur tanesinin üzerine… Acil durumda kırılan cam’bazın öyküsünü ıslıkla anlatmaya yetmez nefes, sigara kül’liyat… Dudaklarını aralamaz sandık’larım konuşmaya başlar, hançerim sırtımla sevişir. Her daim kanar damar…
Elim Gözüm Kan İçinde
Ova tavşanını kafese koyarsan, kahrından çatlarmış, öğrendiğimde içim titredi, yalnızlığım tuttu beni elimden, kırıldı umudum belinden. Ruh-u ispat maksatlı çabalarımın bir kısmı kendime kendimi anımsatma ihtiyacımdan, bunların harici ise geçmişin o kadar kolay geçmediğine dair yeni oluşan farkındalığımdan (bunu iyi düşünün, gerçekten geçmiyor)....
Sancı Aksanında
Her doğum bir masala benzer, sancı aksanında…
Bu ben değilim.
Eski senaryoyu oynamıyorum, küllerimden doğmuyor – içimdeki çocuğu artık boğmuyorum. Barıştım kendisiyle ve artık çevreme onun gözleriyle bakıyorum. Meğer çocuk sizmişsiniz, hatta hayatın yalnızlık kokulu gerçeklerine daha doğmamışsınız. Gözlerinizden bunu anlıyo...
Çığlık
Şimdi bi çığlık atcam bileklerim üzüntüden kanıycak, çok dertli olduğumdan değil ki belkide esas derdim bu. Yaşam kavgamın ciddiyetinden kopardılar beni ve maskelerle dolu bir oyunun ortasında derdim varmış gibi yapmamı beklediler, bekliyorlar, bekleyecekler… Kendimle fısıldaştıkça anladım sesimin değerini, suskunluğum onlara inat, okumam ...
Katli Vacip
Bileklerim çizik, kalbim yazar, kesildi o dalgalanan saçlar, yeter artık esmesin bu dondurucu rüzgâr, buralarda düşünmeye çok vaktim var, bil ki halimi ancak kayan yıldızlar anlar. yaşamak basitçe uçurumdan dişmektir, anladım ki hayatın zemini pek derindir.
Aklımda sorular var: mesela martılar nasıl ağlar? ıslanan ruhumun kefenimi? söz kurs...
Gibi
Bugün arabaya binince kalbim hızlı atmaya başladı, bir heyecan, hıçkırık gibi ağzımdan çıktı çıkıcak, gülümseme yapıyor, o da kaşınmak gibi bişi işte. Sanki zıplamam gerekiyor, nedensiz bir neşe, nedeni belli ama ifade edememek, bu da yazamamak gibi bir şey. Yada çizememek, gerçi çizememek pek bir karanlığa benzer, ama onun resmi her hangi bir a...
Sana Benzeyenlere Dair
Rüzgârdır buralarda gözyaşlarımı silen genelde, sırf bu yüzdendir onu sevgilimmiş gibi benimsemem. Ve uçan kuşlardır hayattaki destek ünitelerim, baktıkça serseri kurşun gibi özgürlük hevesi vurur ruhumu topuklarından, sonrasında yaylım gözyaşı, işte maksat rüzgârı dudak niyetine hayal edebilmek, belki ısıtır diye… Gerçi pek keskin, cildim...
Ruhu Loş’a
Benim için sanat ikiye ayrılırdı, birincisi o bilinmeyen ölüm anı, ikincisi ise hayatın uçurumlarıydı. Aşk ise bu ikisini aynı anda yaşamaktı. Anladım ki tutku denilen nefes alma hakkı, uçurumun dibindeki şuursuz saatlerde saklı. Barışın aklı sudaki dolunay gibi aktı, yansıma yolları çıkış sandı, kendini attı. Bir paylaşım kandırmacası, “e...
232 yazı, 29 sayfa.